Son dönemde suç oranlarının artmasıyla birlikte, şehirlerin birçok mahallesi suskun bir korku iklimine büründü. Özellikle gece saatlerinde şiddet olaylarının çoğalması, mahalle sakinlerini bir araya getirerek, kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla nöbet tutmaya ve bazı yerlerde lastik yakmaya yönlendirdi. Bu iddialı eylemler, toplumsal dayanışma açısından önemli bir gösteri olsa da, aynı zamanda mahallelerdeki huzursuzluğun da bir göstergesi olmaktadır.
Mahalledeki sakinlerin endişeleri, özellikle son birkaç ayda artan hırsızlık, kapkaç ve diğer suç tiplerinin sayısıyla doğrudan bağlantılı. Her ne kadar güvenlik güçleri önlemler alsa da, bazı mahallelerdeki suç oranları, vatandaşların güvenli hissini sarsmış durumda. Bu durumu protesto etmek ve kendi güvenliklerini sağlamak için mahalleliler, gece saatlerinde sokaklarda nöbet tutmaya başladı. Nöbetler sırasında, duydukları rahatsızlık ve güvensizlik hissi ile protestolarını güçlendirmek amacıyla lastik yakma eylemlerine de eğilim göstermekteler.
Bu durumu bir sokak sakini, "Artık evin içinde bile güvende hissetmiyoruz. Gece dışarı çıkmak, çoğumuz için kabus haline geldi. Uyandığımızda sokaklarda insanların nöbet tuttuğunu görmek, biraz moral veriyor ama bu da bir çözüm değil." diyerek ifade ediyor. Mahalleli, yalnızca kendi güvenliklerini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda otoritelerin de bu konuya duyarsız kaldığını düşünerek, kendilerini protesto etmenin bir yolu olarak bu eylemleri gerçekleştiriyor.
Nöbet tutmanın yanı sıra, belirli noktalarda lastik yakma eylemleri de giderek yaygınlaşmakta. Bazı sakinler, bu davranışın yalnızca dikkat çekmek için değil, aynı zamanda yaşadıkları güvensizliği simgelemek amacıyla gerçekleştirildiğini söylüyor. Ancak bu durum, mahallelerin imajını da olumsuz etkiliyor. Lastiklerin yakılması, çevre kirliliğine ve sağlık sorunlarına yol açarken, yerel yöneticilerin duruma müdahale etmemesi, mahallelilerin tepkisini daha da arttırıyor.
Mahallenin diğer bir sakini, "Lastik yakmak istemezdik ama başka çaremiz kalmadı. Gece yarıları evimizin önünde nöbet tutmak, bize güvenli bir duygu vermiyor. En azından sesimizi duyurmak için bunu yapmak zorundayız." diyerek düşüncelerini aktarıyor. Sonuçta, mahalle sakinleri, bu eylemlerle bir tür dayanışma ve birliktelik oluşturarak, korkuya meydan okumaya çalışıyor.
Tüm bu olaylar, yerel yönetimlerin suç oranlarını azaltmak, güvenliği artırmak için acil önlemler alması gerektiğini gözler önüne seriyor. Toplumsal bir sorun haline gelen bu durum, toplumun her kesimini etkileyen bir güvenlik sorunu olarak öne çıkıyor. Cezai müeyyide ve güvenlik güçlerinin etkinliği ile bu sorunların üstesinden gelinebilir ancak bu noktada mahallelerin de kendi başlarına etkin çözümler bulması gerekiyor.
Artan suç oranlarıyla birlikte, mahallelerde nöbet ve lastik yakma eylemlerinin artması, toplumun dayanışmasını gösterirken, aynı zamanda güvenlikle ilgili ciddi problemlerin olduğuna da işaret ediyor. Mahallelinin bu tür eylemleri gerçekleştirmesi, sadece geçici bir çözüm sunmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun daha büyük bir değişim talep ettiğinin de altını çiziyor. Önümüzdeki günlerde, yerel yönetimlerin nasıl bir müdahalede bulunacağı ve suç oranlarının düşürülmesi için hangi önlemleri alacağı büyük önem taşımaktadır.
Her geçen gün daha fazla insanın katılımıyla büyüyen bu eylemler, beraberinde birçok soruyu da getiriyor: Gelecek günlerde bu tür eylemler daha da yaygınlaşacak mı? Mahalleler, kendi güvenliklerini sağlamak için başka hangi yolları seçecek? Mahalledeki korku iklimi ne zaman sona erecek? Bu olaylar, vatandaşların öz güvenini ve polise duyduğu güveni sarsması sebebiyle, sadece bireysel bir güvenlik sorunu olarak değil, daha geniş bir toplumsal mesele olarak ele alınmalıdır. Sürekli artan şiddet ve suç, toplumsal bir çözüm gerektiriyor ve çözüm, yalnızca güvenlik güçleriyle değil, aynı zamanda mahallelerin kendi dinamikleriyle de sağlanabilmeli. Bu zorlu süreçte kaybedilen her dakika, huzursuzluğun daha da büyümesine neden oluyor.
Tüm bunlar düşünülürken, son olarak şunu belirtmekte fayda var: Mahalle sakinleri bu güç birliği ile yalnızca bireysel güvenliklerini değil, aynı zamanda kurumsal güvenlik sisteminin de desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Çünkü herkesin barış içinde yaşamak hakkı vardır ve güvenlik, toplumun temel taşlarından biridir. Şimdi sadece zaman gösterecek, önümüzdeki günlerde neler yaşanacak?